ÜLKEDE SU BARIŞI DÜNYADA SU BARIŞI 

HABERLER

Paris İklim Anlaşması’nı yürürlüğe koymayan 19 ülke kaldı

Enerji Günlüğü - Son olarak Tanzanya ve Mozambik’in de onayı ile Paris İklim Anlaşması’nı onaylayan ülke sayısı 177’ye çıkarken anlaşmayı yürürlüğe koymayan sadece 19 ülke kaldı. Paris İklim Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği ülke sayısı, son olarak Tanzanya ve Mozambik ulusal meclislerinin de onaylaması ile 177’e, Avrupa Birliği ile birlikte taraf sayısı ise 178'e yükseldi. Bu gelişme ile birlikte anlaşmanın yürürlüğe girmediği ülke sayısı 19’a geriledi. Türkiye’nin de dahil olduğu bu gruptaki diğer ülkeler ise Angola, Ekvator Ginesi, Eritre, Gine-Bissau, Güney Sudan, Irak, İran, Kırgızistan, Kolombiya, Lübnan, Liberya, Libya, Özbekistan, Rusya, San Marino, Surinam, Umman ve Yemen. TÜRKİYE GELİŞMEKTE OLAN ÜLKE STATÜSÜ ŞARTI KOYUYOR Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2017’nin Temmuz ayında Almanya’nın Hamburg şehrinde düzenlenen G20 toplantısı sırasında yaptığı bir konuşmada, Türkiye’nin gelişmekte olan ülke olarak kabul edilmedikçe Paris Anlaşması’nı imzalamayacağını söylemişti. Dünya ülkelerinin iklim mücadelesine verecekleri katkı açısından üç ana gruba ayrıldığı 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü'nde (KP) sera gazlarını azaltmak amacıyla ekonomik ve tarihsel sorumluluk üstlenecek EK1 Grubu içinde yer alan Türkiye, bu statüden çıkmak istiyor. EK1 Grubu olarak adlandırılan ilk grup emisyon salımlarının büyük bir kısmından sorumlu olan zengin ve gelişmiş OECD, AB ve PEGSÜ (Pazar ekonomisine geçiş sürecindeki Doğu Bloku ülkeleri) üyesi 42 ülkeden oluşuyor. Paris İklim Anlaşması 2015’in Aralık ayında, Fransa’nın başkenti Paris’te gerçekleşen COP21 zirvesinde 194 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmıştı. Nikaragua ve Suriye Arap Cumhuriyeti’nin de anlaşmayı kabul etmesi ile anlaşmadaki taraf sayısı 197’e yükselmişti. İnsanlık tarihinin en geniş katılımlı mutabakat metni olan anlaşma, 2016’nın Ekim ayında, anlaşmayı ulusal meclislerinde onaylayan ülke sayısının 72’ye, bu ülkelerin küresel sera gazı emisyonlarındaki payının ise yüzde 56,75’e ulaşması ile bu tarihten 30 gün sonra resmi olarak yürürlüğe girmişti. TÜRKİYE İKLİM KARARLILIĞI VE SAMİMİYETİNİ GÖSTERMELİ

Türkiye, iklim kararlılığı ve samimiyetini göstermeli

SABİHA KÖTEK Türkiye nihayet 2012 yılında iklim değişikliği ile ilgili alınan uluslararası kararları onayladı. Gecikmiş de olsa bu olumlu bir adım. Peki, Katar'ın başkenti Doha’da düzenlenen 18. Taraflar Konferansı'nda alınan ve 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü'nde (KP) bazı değişiklikler öngören bu kararlar Türkiye açısından ne anlama geliyor? Öncelikle, dünya ülkelerinin iklim mücadelesine verecekleri katkı açısından üç ana gruba ayrıldığı KP’de sera gazlarını azaltmak amacıyla ekonomik ve tarihsel sorumluluk üstlenecek EK1 Grubu içinde yer alan Türkiye'nin özel koşulları bir kez daha teyit edildi. EK1 Grubu olarak adlandırılan ilk grup emisyon salımlarının büyük bir kısmından sorumlu olan zengin ve gelişmiş OECD, AB ve PEGSÜ (Pazar ekonomisine geçiş sürecindeki Doğu Bloku ülkeleri) üyesi 42 ülkeden oluşuyor. Oysa Türkiye ne bu ülkeler kadar zengin, ne de bu ülkeler kadar atmosferi kirletti, kirletiyor. Sırf OECD’nin kurucu ülkelerinden olduğu için bu grubun içinde yer alan Türkiye, bu nedenle on yılı aşkın süre Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne (BMİDÇS) taraf olmadı. TÜRKİYE’NİN EK1 SORUNUNA ARA ÇÖZÜM Nihayet 2001 yılında Fas’ta gerçekleştirilen COP7’de Türkiye'nin talepleri tam yerine getirilemese de bir orta yol bulundu. Bulunan bu orta yola göre, Türkiye'nin ismi EK-1’de kalacak ancak özel şartlara tabi olacaktı. Böylece, Türkiye'nin KP’nin 2008-2012 yıllarını kapsayan 1. Taahhüt Dönemi'nde ve sonrasında 2020 yılına kadar sürecek ikinci dönemde sera gazı salımı azaltım hedefi koymasına gerek kalmadı. Ayrıca yapılan bu değişiklikler kapsamında, Türkiye’nin EK-2 Grubundan çıkarılması kararı da alındı. KP'de Türkiye EK2 adı verilen ve gelişmekte olan ülkelere finansman ve teknoloji desteği sunma yükümlülüğü bulunan OECD üyesi ülkelerden oluşan ikinci grubun içinde de yer alıyordu. Böylece Türkiye maddi yardım ve teknoloji desteği sunma yükünden de kurtulmuş oldu. TÜRKİYE FONLARDAN YARARLANABİLECEK Bu değişikliklerin belki de Türkiye açısından en önemli yanı, yeni iklim rejimi için kurulması öngörülen fonlardan faydalanabilecek olması. 2012 sonrası ikinci dönemde tüm ülkelerin küresel iklim değişikliği ile mücadele çabalarına ulusal kapasiteleri ölçüsünde katkı yapmalarının beklendiğinden Türkiye'nin alacağı fonlar tabi ki önemli. Ama fonlar asıl hedef olmamalı ve akılcı projeler için yine akıllıca kullanılmalı. Ayrıca AB ile katılım müzakereleri yürüten Türkiye’den Birlik stratejisi bağlamında sürece katkı sunması bekleniyor. Türkiye ayrıca OECD üyesi, EK1 ülke konumu devam ediyor ve hızla büyüyen ve gelişen bir ekonomiye sahip olduğundan beklentiler yüksek. Bu nedenle Türkiye'nin oyalanma, gelişmeleri geniş bir zaman dilimine yayma, vaatkar açıklamalarla günü kurtarma gibi politikaların dışında bir şeyler yapması, artık harekete geçmesi gerekiyor. Dahası, iklim mücadelesine ters tutum ve politikaları bir yana bırakması gerekiyor. Kimbilir belki de tam da değişikliklerini onayladığı COP18’in yapıldığı 2012 yılında ilan ettiği 'kömür yılı' kapsamında başlattığı kömür politikalarına son verip, tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek bu konudaki kararlılığını ve samimiyetini göstermekle işe başlayabilir. Sabiha KÖTEK - Enerji Günlüğü / 7 Nisan 2017
Kaynak Enerji Günlüğü
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın

Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın

(E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır)
Yorumu Gönder
Henüz Yorum Yapılmamış