ÜLKEDE SU BARIŞI DÜNYADA SU BARIŞI 

Genel

Türkiye'nin Meriç'te Planladığı Yeni Taşkın Tedbirleri Brüksel'in Sorumluluğunu Azaltmaz !

Dursun YILDIZ Su Politikaları Uzmanı Hidropolitik Akademi Başkanı 09 02 2015 Meriç Havzasında son 10 yıldır hem debisi hem de tekerrürü artan taşkınların oluşturduğu zararların "havza bazında uluslararası su yönetimi ile " önlenemediği görülmüştür.  Bu nedenle Türkiye kendi ülkesinin sınırları içinde "mecburen" taşkın zararlarının azaltılması için yatırım ve işletme maliyetleri yüksek olabilecek bazı  projeleri  geliştirme kararı almıştır. Türkiye'nin bu kararı  "uluslararası su yönetimi alanında" bazı soruları da gündeme taşıyacak önemli bir karardır. Konuya Türkiye bu kararı neden almak zorunda kaldı sorusuyla girelim? Türkiye son 10 yıldır artan taşkın debilerini ve taşkın sayılarını da  ileri sürerek Meriç Havzası'nda özellikle yukarı havzada  alınması gereken ortak önlemler konusunda Bulgaristan'ı ve Yunanistan'ı ikna edememiştir.AB düzeyindeki çabalarından da bir sonuç alamamıştır. Bu üç ülke son dönemde ancak bir AB projesi ile havzada bir" taşkın erken uyarı sistemi" kurabilmiştir.Bu sistem can kayıplarının azaltılmasını sağlamış ancak taşkınların oluşturduğu  çok ciddi ekonomik kayıpları ve sosyal sorunları önleyememiştir.Türkiye bu koşullar altında taşkınların tekerrür aralığındaki artışı da dikkate alarak kendi önlemini alma kararı vermiştir. Ancak Türkiye'nin bu önlemi almaya zorunlu bırakılması, sınıraşan nehir havzalarında  memba ülkelerinin sorumlulukları,AB'nin Nehir Havzası Yönetim  Planları ve Uluslararası Havza Yönetimi konularında olumsuz  bir tablo ortaya çıkartacaktır. Taşkın'ın  Önlenmesi  ; Su kaynaklarını planlarken bir havzada oluşacak  taşkının ötelenerek önlenmesi için nehrin kaynaklandığı bölgede  taşkın öteleme rezervuarları planlanır.Bu rezervuarlarda  tutularak ötelenen ve nehir yatağında daha az miktarda ( nehir yatağının taşıyacağı miktarda) bırakılan su için ise mansapta (nehrin akışaşağısında) seddeler yapılarak çok aşırı yağışların getirdiği ve barajlarda tutulması ekonomik olmayan debilerin  zarar vermesi önlenir. Bu yaklaşım taşkın'ın ötelenmesi için nehrin akışyukarısı ve akışaşağısında alınacak önlemlerin en uygun şekilde her iki bölgede birlikte alınabileceğini göstermektedir. Ancak burada asıl etkili olan  önlem  nehrin  kaynak bölgesinde yapılacak taşkın öteleme barajlarıdır. Nehrin akışaşağısında özellikle denize veya göle çıkış ağzının yakınındaki bölgelerde  etkili önlem alabilmek topoğrafyanın düz olması nedeniyle zor ve maliyetlidir. Türkiye ve Yunanistan bu havzada neredeyse deniz seviyesine yakın bir kotta yer almaktadır. Bu nedenle de etkili  olacak  mühendislik önlemleri için uygun değildir. Bu durum öncelikle önlem alınması gereken yer olarak Bulgaristan'ı işaret etmektedir.Çünkü taşkın tehditi genellikle Meriç havzasında da olması gerektiği gibi  yukarı bölgelerde ÖNLENİR,aşağıda ise alınacak ikincil tedbirlerle olağanüstü koşulların oluşturacağı zararlar ENGELLENİR. Havza Ülkeleri Önlem için İşbirliği Yap(a)mazsa  Ne Olur ? Üç ülkenin  topraklarının yer aldığı Meriç Havzası'nda oluşan ve son dönemde  daha büyük debilerle daha sık tekerrür eden taşkınların zararlarından korunmak için Yunanistan ve Türkiye kendi önlemlerini almak zorunda kalır. Ancak bu durum  uluslararası ilişkilerin ve "uluslararası su yönetimi "nin  aşağıdaki beş ana  konuda zaafiyete uğramasına da  neden olur; 1- Su kaynaklarının akılcı  planlanmasına ve su mühendisliğine uygun olmayan şekilde "Taşkının  önlenmesi yerine mutlaka gelecek olan taşkının ZARARLI ETKİLERİNİN AZALTILMASI" na yönelik  rantablitesi düşük olan projelere zorunlu kalınır. 2-Sınıraşan sularda kaynak ülke'nin aşağı kıyıdaş ülkelere karşı duyması gerekli sorumluluklar konusunda olumsuz bir örnek oluşur. 3-AB üyesi iki ülke (Bulgaristan-Yunanistan) arasında AB Su Çerçeve Direktifi ve 2007 Taşkın Direktifi'nin  ve nehir havza yönetim planlarının  uygulanması sözde kalmış olur. 4-Nehir havzasındaki yukarı kıyıdaş kaynak ülkeden bırakılacak su miktarı arttıkça  Nehrin akış aşağısındaki ülkelerde  alınacak önlemler sürekli  artar. 5-Dünyanın en gelişmiş bölgelerinden birinde yer alan ülkeler arasında bile  "uluslararası su yönetiminin" uygulanamadığı düşüncesi kabul görür. Sonuç  Yerine ; Meriç Havzasının  taşkınları son 10 yıldır halen ikisi AB üyesi olan üç havza ülkesinin  önüne örnek bir "Uluslararası Havza Yönetimi Oluşturma" olanağı koymuştur. Ancak  milyar dolara ulaşan zararlara rağmen bu işbirliğinin gerçekleşmesi zor görünmektedir.Bu durum  Meriç Havzasının akış aşağısında bulunan ve zarar gören  Türkiye ve Yunanistan'ın  taşkına karşı KORUNMA  önlemlerini almasını zorunlu kılmaktadır.Çünkü bu ülkelerin bulundukları coğrafi konum itibariyle TAŞKIN'ın  ÖNLENMESİ konusunda bir önlem alma olanağı yoktur. Bu nedenle bu ülkeler" taşkınların daha sık aralıklarla ve  mutlaka" geleceğini  önceden  kabul ederek pahalı ve işletme maliyeti yüksek olan önlemlere başvurmak zorunda kalacaktır. Ancak bu önlemler tek başına yeterli olmayacağı gibi  AB'nin direktiflerine rağmen Nehir Havza Yönetiminin  Planlanması ve  Uluslararası Su Yönetimi konusunda da  bir başarısızlığın da tescili olacaktır.Bu nedenle bu havzada sınıraşan su yönetimi konusunda  doğru örnek olacak bir  çözüme ihtiyaç vardır. Bunun için bir an önce  Brüksel'in harekete geçerek bu havzada "Uluslararası Havza Yönetimi" için çaba göstermesi gereklidir. Türkiye'nin büyük maliyetlerle alacağı önlemler artık bir  zorunluluk olmuştur. Ancak Türkiye öncelikle AB'nin bu havzada sorumluluklarını yerine getirmesi konusundaki taleplerini daha güçlü şekilde seslendirmelidir. Bunu yaparken kendi ülkesinde işletme maliyeti en düşük olan TAŞKINDAN KORUNMA yapısını da  planlamalıdır. Bu  taşkından korunma yapısının planlanması sırasında en uygun projenin ortaya çıkması için  bile üç ülkenin biraraya gelmesi zorunludur.Çünkü Meriç Nehri yatağının belirli periyotlarda  temizlenmesi ve yatak düzenlemesi yapılması bu konuda üç ülkenin birlikte atacağı öncelikli adım olmalıdır.Böyle bir  toplantıda gündeme gelebilecek "Bulgaristan'ın kendi ülkesine yapılacak bir taşkın öteleme barajına Türkiye'nin de finansal katkıda bulunması" talebinin olumlu karşılanması uygun olur. Bu talep gelmezse bu öneri Türkiye tarafından da dile getirilebilir. Özetle; Türkiye'deki bu yapı planlanırken bile AB'nin bölgeye yönelik sorumluluklarını yerine getirmesi için yoğun çaba gösterilmelidir. Çünkü bu havzada taşkınların önlenmesi için alınması gereken tedbirler  mutlaka üç ülke tarafından ortaklaşa planlanmalıdır. Türkiye'nin  Meriç'te planladığı yeni taşkın tedbirleri  Brüksel'in  bu konuda duyması gereken sorumluluğu azaltmamalı aksine arttırmalıdır.
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın

Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın

(E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır)
Yorumu Gönder
Henüz Yorum Yapılmamış