ÜLKEDE SU BARIŞI DÜNYADA SU BARIŞI 

Genel

Kıyı Sularımız ve Balıkçılığımız için ekosistemi restore etmemiz lazım

Eyüp Yüksel  30 Temmuz 2021 

Ticari balıkçılığı(mızı) geliştirmek için nehrin denize döküldüğü estuar ekosistemlerimizi restore etmemiz, bakmamız (maintenance) ve buraları yapılaşmadan arındırarak iyi korumamız gerek..BALIKÇILIK DEMEK, DENİZ KAYNAKLI GIDA EKONOMİSİ DEMEKTİR, BALIĞI KORUMAKLA, BALIK BİYOÇEŞİTLİLİĞİNİ KORUMAKLA BAŞABAŞ GİDER..
Burada, çok temel, kalıcı ekonomik kaynaklarımızı çevre imajı, çevre reklamı ve yabancı belgesel kanalların bizim kıyılarımıza bizden daha yakın görünme imgesi ile bir şekilde bu ekolojik birimleri ruhsal ve estetik olarak tekeline geçirdiği için bu varlıklara iyice uzaklaşıyor, hatta yabancılaşıyoruz (Marksist yabancılaşma kuramında işçinin kendi emeği olan üretime ve ürettiği metaya yabancılaşmasında olduğu gibi, fakat bir başka türü, aynı yabancılaşma estetikte sanatçının ürettiği artistik yapıta yabancılaşması da buna dahil). Bu varlıkları veya doğal kaynakları kendi varlıklarımız değilmiş gibi ve ekonomi dışı birimler olarak görüyoruz.Balıkçılık seviyemiz hakikaten olabileceği seviyenin en tepesinde mi, yani bütün potansiyelini kullanabiliyor mu?Belki bunlar bilinen konulardır, boşuna yazıyor olabilirim. Ne var ki toplum, deltalara, estuary ekosistemlere nasıl bakıyor, daha doğrusu farkında mı, bilemiyorum. Sulak Alanlar (Wetlands Ramsar Sözleşmesi, Başbakanlık Genelgesi)  Demirel'in güncelliği döneminde popülarite kazanmıştı. Şimdilerde unutuldu, nehrin denize kavuştuğu kıyı alanları ekonomik fonksiyonlarını yerine getiriyor mu acaba? 

Yabancılar bizim çevresel varlıklarımızı ve çevresel zenginlik, imkan ve kabiliyetlerimizi bile kendilerine aitmiş, bize ait değilmiş ve milli değilmiş gibi gösteriyor. Bu kendimizi gönüllü olarak kaptırdığımız çarpık illüzyon, bizatihi bizim kendimizi bize ait olan kendi ekonomik kaynaklarımızdan uzak durmamıza, dolayısı ile planlı kalkınmada öncelikli maksimum verimli ekonomik alanlar yerine tali, devam ettirilmesi uzun vadede mümkün olmayan, gelecek kuşakların "bequest value" haklarına aykırı üçüncü sınıf faaliyetlere tahsis ederek heder ediyoruz.

En büyük politika hem dışarıda, dünyada her yerde, hem milli ve yereldir, iklim değişikliği, kuraklık, paranız, döviziniz olduğu halde aç kalmak, gıda ithalatı yapamayarak beslenememe risklerini yönetmektir. 

Bu konuda belirleme, plan, önceliklendirme yapma sorumluluğumuzdan kaçamayacağımız apaçıktır. Yani popülizme kaçan, ülke bütünlüğüne, sosyolojik dokuya ve milli kültürel mirasa, ülkenin özgün kültürel dokusuna ilgi duymayan, dikkate almayan taklit batı kültürü, jargonlarıyla, toplantı ve yazışma ritüelleriyle halkın çevresel konulardan uzaklaşmasına neden oluyor, bununla da kalmayıp yerel halkın çevresel imkanlarına, yani kalıcı ekonomik hakkına doğru sosyo ekonomik öncelik teşhisi konmuş çevre diye lanse edilen kendi yerel, kırsal ekonomisine sahip çıkamamasına neden oluyor.

Böyle bir halktan inisiyatif alarak sosyal, ekonomik vb bir girişimde bulunması da beklenemez. Mesela, Türkiye'de masa başı gizli işsizlik yerine, kendi işini kurma, sosyal, sportif ve artistik faaliyetlere, denizcileşmeye zihin, güç ve enerjisini ayıramıyor. Eskiden olsa, belki Milli Güvenlik Kurulu Sekretaryası ihtisas birimleri, usta kitle iletişim bilimci Ünsal Oskay gibi bu durumun farkına varıp "panzehirini" geliştirebilirdi. 

Ekonomi de, çevre de belirli kesimlerin tekeli altında olmamalıdır.

Peki olursa ne olur? İlaçların yan etkilerinde olduğu gibi, bunun yan etkileri olabilir mi acaba? Oluyorsa ne şekilde oluyor? Sahi böyle olmasından  herkes kazanıyor mu acaba? Bazı kazanımlar, zaferler Pirus zaferidir.  

National Ocean ServiceNational Oceanic and Atmospheric AdministrationU.S. Department of Commerce

Çevre Bakanlığı değil, Ticaret Bakanlığı. Üstelik yaban hayatı ve balıkçılığı da ABD'de İçişleri Bakanlığı yönetir.

Bu kaynakları maksimum verimlilkte ve planlayarak kullanmaya bunun için de bu ekonomik imkanı (= çevreyi) korumaya ABD gibi bizim de ihtiyacımız var, -bir kaç turizm tesisimiz, yüksek inşaatlarımız var diye-  biz ABD'den daha zengin değiliz.

ABD Ticaret Bakanlığı (dikkat edin bu ekonomik kalkınma konuları bizde çevre içerisine hapsedilerek marjinalleştiriliyor  (aman dikkat! bu çevre entel bir duygusal konu denilerek kalkınmamızı, işimizi aşımızı, gelirimizi engelliyor, denilebiliyor, -bu tür yaklaşımları DPT'deki bazı abilerimizden bile duyduğumda üzülmüştüm- bizimki gibi okumayı, düşünmeyi sevmeyen toplumlarda) ve korumaya değil çevreciliğe karşı bir tepki olarak yapılaşmaya açılıyor, karmaşık ve belirsiz çevre mevzuatları ile bu ekonomik güç kaybediliyor, elimizdeki balığın en azıyla yetinmeye talim ediyoruz böylece, balıkçılığın ekonomik katma değeri inşaatçılıktan ve turizmden kat be kat yüksek ve istihdam sağlayıcıdır. İleride sularımızdaki balıkların fiyatı çok artacak, başka ülkelere inşaat rezidans, AVM, 9 yıldızlı otel ihraç edemezsiniz ama balık ve diğer deniz ürünlerinizi ihraç edebilirisiniz.

Zaten ileride bu kıyılarımız çok ısınacak, turizm dağlara ve Karadeniz'e kayacak, o nedenle buradan ilanihaye turizm geliri beklemek nafile, pandemileri de sayarsak hele! 

Lütfen önümüzü görelim! Korkmadan düşünmesini, bilgiyi ve düşünceyi yaymayı sevelim, saygı duyalım, "sen bu bilgiyi bana gönderme, lütfen beni listenizden çıkarın", diye terslememeli, bu çok soğuk bir davranış olur.

https://oceanservice.noaa.gov/ecosystems/coastalecosci/

Saygılarımla, sağlık dolu günlere doğru..E.Y.

 

Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın

Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın

(E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır)
Yorumu Gönder
Henüz Yorum Yapılmamış