"Bequest value", geleceğin değeri..YOKSA GELECEĞİ DÜŞÜNMEMEMİZ Mİ GEREKİYOR?.
Eyüp Yüksel
4 Ağustos 2019
En üst düzey yöneticimiz önceden hatırlatıyor, uyarıyor, bu Ağustos gelecek yüzyılın en serin Ağustos'u olacak.
İlk aklıma gelen bu Ağustosun çok sıcak, yorucu gelmesi hepimize, sonrası ise, buna rağmen şükretmemiz gerektiği oldu, duygularımız böyle söylemese de, mantığımızın sesi böyle konuşuyor.
Bir diğer izlenimim de, rutin, kalıp düşünen, hisseten iş ortamımda böylesine renkli, neşeli, gerçekten genç ruhlu kişinin bulunması ve üstelik en yukarılardan çıkması, ne güzel, en büyük tesellim, iş ortamım ben ve bizler (ki çok sıkı ve inanılması bugün bile zor, güçlü, en zor şartlarda başkanı, uzmanı tuttuğunu koparan bir ekiptik Avrupa kıtası yüzeyinde çevreye dağılan) bıraktıktan sonra da kaliteyi barındırıyor demek.
Cok doğru, ancak -Ankara, Karadeniz, Erzurum hariç- öyle bunaltıcı geliyor ki bugünlerin sıcakları, bunun kıymetini bugün algılamakta zorluk çekiyoruz Sayın Bakanım. Ama daha önemli olan, yaşanacak bu gerçekliğin sizin tarafınızdan, çok önceden bugün hatırlatılması.
Bugünün insanlarının çevre üzerine etkilerinin, geleceğin insanlarına servis yapacağı çevresel imkan ve kabiliyetlerine biçilen değer olarak, gelecek için tahsis edilmiş "bequest value" geldi aklıma. Bir çevre ekonomisi konusu. AÇA'da benzer çevre ekonomisi değerlendirmelerinden opportunity cost" analizini yöneticilerimizin Tuz Gölü karar verme süreçleri çerçevesinde sunmuştum 2008'de, Kopenhag'ta.
Hakikaten bizim Bakanlık, yani Çevre ve Şehircilik, yaptığı bazı doğa koruma ve atıksu arıtma vb ile geleceğin nesillerinin sulak alan ekosistemlerini, deniz vb alıcı ortamlarını temiz ve biyoçeşitliliği korunmuş durumda tuttuğu için, "bequest value" (= gelecektekilerin faydalanması, menfaati, ihtiyacı için bugün biçilen, hesaplanan değer) katkılarını tarayarak, gruplandırarak dünyada dış kamuoyuna bir kaç yabancı dilde yayın yapmayı hak etmiştir naçizane görüşüm.
Mesela, dönemin Avrupa Çevre Ajansı (AÇA Genel Direktörü Gordon McInnes, Sizin İstanbul'da olduğunuz dönem, Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKK)'nde bu türden çevresel altyapı ile arıtım faaliyetlerini takdir ederek, bu kadar altyapısına, belediye hizmetlerine varana dek büyük ölçekli, kapsamlı "her işi" yapan bir ÖÇKK Avrupa'da, AB'de yok, bizde böyle değil, siz bizden ileridesiniz, demişti, yöneticilerimiz dahil bizlere. Dönüşte Ankara'yı gezdirdiğimde Ulus'tan dönerken arabada teyit etti, başka çok önemli, Türkiye, hükümet ve o dönemki bakanlığımız Çevre ve Orman için çok değerli gözlemlerini de aktardı bana. Bu bilgileri özel sektörümüzün de bilmesi, duyup öğrenmesi iyi olacak, bu ve benzer konularda bir kitap yazabilirsem inşallah.
Aynı şekilde, son derece dolaylı görünse de, Türkiye'nin dışarıdan gelen göçmenleri barındırması ile, tahmin ediyorum, dünyanın ve Avrupa'nın ekosistemleri üzerindeki baskıyı azaltıp, hafifleterek Natura 2000 alanlarını da çok uzaklardan, ta buradan, Türkiye vatan topraklarından korumuş, korumakta, dünya ülkelerinin de gelecek kuşaklarına "bequest value" olarak katkıda bulunmuştur, bulunmaktadır.
O nedenle, AB Ağustos 2019 itibarı ile, göçmenler için komik miktarda değil, T.C.'nin AB'ye bu ayni yardımları konusunda da nakit, ilave ödeme yapmalıdır. Bu konuyu hazine, maliye, dışişleri bakanlıklarımız, Çevre ve Tarım Orman Bakanlıklarımızın yapacağı bir ön çalışmayı kullanarak bir denemeli derim. Karşılığını alamasak bile çok iyi olur, Cumhurbaşkanımız Avrupa'ya bir baskı koymuş olur. İşte bu sonuç ve olası ürünü de, çevre bilim politika arayüzünden geliyor.
Bunu çevre dernek ve vakıflarımız, TMMOB, TÜSİAD dahil meslek kuruluşlarımız ve gerek gücü azaltılmış olsa da, manevi gücü hala en büyük olan (Polatlı'dan duyulan Yunan top sesleri ve 15 Temmuz hain, kalleş CIA olayı) Gazi TBMM dışarıda, dünyada, AB'de Türkiye'nin yumuşak gücü olarak, bıkmadan, sistematik bir şekiide kamu diplomasisi olarak kullanmalı. Özellikle ne zaman bir Ermeni tasarısı güya (so-called) kozunu kullandıkları zaman. Biz Türkiye, Çevre Orman ve ÖÇKK olarak AB'de yani AÇA'da bir ekip olarak boşuna işe girmedik, uzman çalışma takımımız ve idareciler olarak boşuna görgü, deneyim, ülkemizde kimselerde olmayan bilgileri kazanmadık. İngiltere'nin deyimi ile, Paris'teki AÇA Avrupa Konu Merkezi (ETC/BD)nin başarı, iş kapma performansı grafiğinde exponential logaritma yükselip, ETC/BD'nin Magirüs'ü olmadık!..
Çalışmanın sonu, tarihi, koşulu yoktur, tembellik, katkıda bulunmamak, göz yummak günahtır.
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın
Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın