21 Mart “Ülkelerarası Orman Günü”nün anımsattıkları......
Merhaba;
Büyük hukukbilimcimiz Hıfzı Veldet Velidedeoğlu; 1986 yılında Cumhuriyet’deki yayımlanan
“ ‘Orman” deyince okumazlar ki…” başlıklı değinisinde şöyle bir açıklama yapmıştı:
“Evet, ‘orman’ sözcüğünü veya başlığını görünce çoğu aydınımız o yazıyı okumaz. Ormanı
kendi ilgi alanı dışında sayar. Ben onları, Fransızların ‘gourmet’ dedikleri damak
zevkine düşkün kişilere benzetirim: Karidesli, levrekli, bonfileli sofralara alışmışlardır.
Kuru fasulyeli tabak geldi mi, burun kıvırırlar. Onların karides, levrek veya bonfileli sofrası
düşün, felsefe, ekonomi, politika yazılarıdır. Sadece böyle ince ve karmaşık konulardan
zevk alırlar. Orman konusu ise kuru fasulyedir onların çoğu için.”
Velidedeoğlu’nun bu açıklamasına tümüyle katılmış, yıllarca da sözü edilen durumun
değiştirilmesi gerektiğini savunmuştum. Yaşasaydı, bu olumsuzluğun günümüzde büyük
ölçüde aşıldığını görüp mutlu olurdu. Gerçekten de; yurttaşlarımızın çoğunluğu günümüzde
“orman” deyince artık hem okuyor hem de “ormanlara” zarar verebileceğini
düşündükleri hukuksal düzenlemeler ile uygulamalardan kaygılanıyor; elinden geldiğince
de bunları önlemeye çabalıyor. Öyle ki, kimilerinin bu yolda canını yitirmesi bile
onları yıldıramıyor. Ancak, bu kez de çoğu “ ‘ormancılık’ deyince okumuyor”! Ormancılığı
yalnızca teknik bir etkinlik alanı olarak anlıyor çünkü. Bu da artık aşılması
gereken bir yanılsamadır.
Ülkemizde “ormancılık” yalnızca ormancılık değildir !
Çoğunluk öyle sanıyor, dolayısıyla “fena halde” yanılıyor. Bir kez; orman ekosistemleri
bir arazi üzerinde bulunuyor ya da oluşturulabiliyor. Öyle olduğu içindir ki, hem 1937
yılında çıkarılan 3116 sayılı, hem de 1956 yılında çıkarılan ancak tam 29 kez değiştirilmesine
karşın günümüzde de yürürlükte olan 6831 sayılı Orman Kanunu’nda,
hukuksal olarak “orman” sayılacak yerler tanımlanırken;
Yazının tümü için lütfen tıklayınız
Mavi Mektup (8)
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın
Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın