ÜLKEDE SU BARIŞI DÜNYADA SU BARIŞI 

Genel

Son Küresel Finansal Kriz'in Türkiye'ye Etkileri

SON KÜRESEL FİNANSAL KRİZİN TÜRKİYE SİGORTA SEKTÖRÜ ÜZERİNDEKİ İZDÜŞÜMÜ                                                                                                                               Yrd. Doç. Dr. Yavuz ILGAZ 2007 yılının ortalarında ABD konut piyasasında başlayan ve daha sonra domino etkisiyle gelişmiş ekonomilerden gelişmekte olanlara doğru büyüyen ve 2008 yılının son çeyreğinde küresel bir boyuta ulaşan bir finansal türbülans yaşanmıştır.  Bu finansal türbülans, özellikle gelişmiş ülkelerde önemli bir gayrimenkul finansman sistemi olarak uygulanan  “Mortgage”  piyasasında ortaya çıkmış ve daha sonra likidite krizine ve son aşamada da reel krize dönüşmüştür. Söz konusu krizin;  şimdiye kadar dünyada görülmüş en büyük kriz sayılan 1929 krizi ile benzer özelikler taşıması, krizin büyüklüğü konusundaki beklentilerin artmasına neden olmuştur. Kredi patlaması, aşırı harcama, talep artışı, bankacılık sektöründe uygulanan yapısal hatalar ve FED’ in krizler öncesi düşük faiz uygulamalarındaki direnci, krizlerin birbirlerini çağrıştırmasındaki önemli benzerlikleri oluşturmaktadır. 2000-2007 yılları arasında, küreselleşmenin giderek derinleşmesi ve uluslararası sermaye hareketlerinin artması sonucunda, finansal piyasalarda hızlı gelişmeler yaşanmıştır. Başta türev ürünler olmak üzere yeni yeni finansal araçların yaygınlaşması ve sanayileşmiş ülkelerde faiz oranlarının düşük seviyelerde tutulması sonucunda, uluslararası likidite artmış ve dünya ekonomisinde 2002 yılında başlayan canlanmanın daha da güçlenmesini sağlamıştır.  1991-2000 döneminde %3,1 oranında büyüyen dünya ekonomisi, özellikle yükselen piyasa ekonomilerindeki hızlı gelişmenin etkisiyle 2003-2007 döneminde ortalama %4,7 oranında büyümüştür[1]. 2007 Ağustos ayına gelindiğinde, ABD gayrimenkul fiyatlarındaki aşırı artışlar (köpükler) ve bunların neden olduğu emlak piyasasındaki “sub-prime Mortgage” kredilerinin tetiklemesiyle yeni bir kriz başlamıştır. 2008 Eylül ayında ise ABD’nin dördüncü büyük yatırım bankası olan Lehman Brothers’ın iflas etmesi sonucunda “Global Finansal Krize” dönüşmüş, giderek derinleşmiş ve tüm piyasa ekonomilerinin başta finans sektörlerini ardından da reel sektörlerini kuvvetli bir türbülansa sokmuştur. Bu süreçte ve sonrasında yaşanan gelişmeler, 1929 Büyük Buhranından bu yana yaşanan en büyük durgunluk olarak nitelendirilmiştir[2]. 1 Kriz başladıktan bir süre sonra, başta gelişmiş ülkeler olmak üzere krizden etkilenen tüm ülkeler gevşek para politikaları uygulamaya başlamışlardır. 2008 yılının son üç ayında tüm ülkelerde ekonomik daralmayla birlikte sanayi üretimi, ticaret ve işsizlik gibi reel ekonomik büyüklükleri önemli ölçüde etkilemiştir.  2007 yılında %5,4 olan dünya hâsılatı büyüme hızı, 2008 yılı sonunda %2,8’e kadar düşmüştür. 2009 yılında ise büyüme hızı negatif değerlere düşerek %-0,7 olarak gerçekleşmiştir. 2010’da ise tekrar %5,1 ve 2011’de %4 gibi pozitif rakamlara ulaşılmıştır[3]. Krizin temel nedenlerini; Kriz öncesi hızla büyüyen türev ürün piyasaları ve bu piyasaların dünya genelinde yarattığı likidite bolluğu ve bunun sonucu olarak verilen özensiz krediler,  aşırı menkul kıymetleştirme, saydamlık eksikliği, derecelendirme kuruluşlarının etkinliğindeki yetersizlik ve düzenleyici ve denetleyici kuruluşların müdahalede gecikmesi olarak sıralandırılmaktadır[4]. Kriz sürecinde üç konuda temel değişim yaşanmıştır. Bunlar sırasıyla; temel mal fiyatlarındaki hızlı düşüş, finansal varlıkların değer kaybı(writedowns) ve gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarındaki gerilemedir[5]. Finansal kriz, tüm gelişmekte olan ülke ekonomileri gibi Türkiye ekonomisini de olumsuz etkilemiş, 2008 yılında %0,7 oranında büyüyen ekonomimiz, krizin etkilerinin yoğun olarak hissedildiği 2009 yılında ise %4,7 oranında küçülmüştür. Ülkemizde 2008 yılının son çeyreğinden başlayarak, bir önceki yılın aynı dönemine göre % 6,2 oranında gerileyen Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla (GSYİH), 2009 yılının ilk çeyreğinde % 13,8 oranında düşmüştür. Bu dönemde, işsizlik oranı yükselmiş, imalat sanayi ve dış ticaret hızla daralmıştır. Çalışmanın analiz dönemlerini içeren 2005-2011 yıllarına ait Grafik:1 incelendiğinde; 2008-2009 yılları arasındaki GSYİH’deki artışın %12,73’ten %0,21’e düşmesi, krizden önemli ölçüde ve olumsuz olarak etkilendiğimizi ve bu etkinin de ağırlıklı olarak 2009 yılında gerçekleştiğini göstermektedir. [1] IMF, World Economic Outlook”, April 2009, s.191. [2] Patrick Bajari, Chenghuan S. ve Minjung P: “An Emprical Model of Subprime Mortgage Default From 2000 to 2007”, NBER Working Paper 14625, (2008), s.2.  http://www.nber.org., (Erişim Tarihi: 25.07.2012) [3] IMF, World Economic Outlook”, September 2011, s.178). [4] Doğan Alantar, “Küresel Finansal Kriz: Nedenleri ve Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme”, (2008);Maliye ve Finans Yazıları Sayı:81, s.1)http://www.finanskulup.org.tr/maliyefinans/maliyefinans.html, (Erişim Tarihi:02.08.2012)
[5] TCMB, “Türkiye’de Kriz Dönemlerinde Ekonomik Gelişmeler ve Ödemeler Dengesi Uyumu”, s.41-43,(Çevrimiçi),http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/Krizler_Yukseler.pdf
(Erişim Tarihi:29.08.2012)
Makalenin tümünü okumak için tıklayınız KÜRESELEKONOMİKKRİZİNİN,TÜRKSİGORTA SEKTÖRÜ ÜZERİNDEKİ İZDÜŞÜMÜOcak+2014 2
Yorumlarınızı Bizimle Paylaşın

Sadece üyelerimiz yorum yapabilir, hemen ücretsiz üye olmak için Tıklayın

(E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır)
Yorumu Gönder
Henüz Yorum Yapılmamış